KISALTMALAR……………………………………………………………………………………………………………….………………iv
GİRİŞ 1
2
I.BÖLÜM 2
AKREDİTİFİN HUKUKİ NİTELİĞİ 2
I. GENEL OLARAK AKREDİTİF (LETTER OF CREDIT) 2
II. AKREDİTİFİN KISA TARİHİ 2
III. AKREDİTİFİN TARAFLARI 3
IV. AKREDİTİFİN İŞLEYİŞİ 4
V. AKREDİTİFİN GENEL ÖZELLİKLERİ…………………………………………………………………………………………….4
VI. AKREDİTİFİN HUKUKİ NİTELİĞİ 5
A.HUKUKİ NİTELİĞİ TEK BİR HUKUKİ KURUMLA AÇIKLAMA GÖRÜŞÜ 5
1.Havale görüşü 5
2.Soyut Borç Vaadi Görüşü 8
3.İtibar Mektubu Görüşü 9
4.Üçüncü Kişi Yararına Şart Görüşü 10
B.AKREDİTİF İŞLEMİNİN HUKUKİ NİTELİĞİNİ BİRDEN ÇOK HUKUKİ İLİŞKİYE BÖLEREK
BELİRLEME GÖRÜŞÜ 10
1.Akreditif amiri ve Lehtar arasındaki İlişki 11
2.Akreditif Amiri ile Akreditif Bankası Arasındaki İlişki 11
a)Eser Sözleşmesi (istisna akdi) 11
b)Vekalet Akdi 11
3.Akreditif Amiri ile Muhabir Banka Arasındaki İlişki 12
a)İç İlişki 12
b)Dış İlişki 12
aa) Muhabir Bankanın İfa Yardımcısı Olduğu Görüşü 12
bb) Muhabir Bankanın İkâme Vekil Olduğu Görüşü 13
4.Akreditif Borçlusu ile Lehtar Arasındaki İlişki 13
C. KATILDIĞIMIZ GÖRÜŞ 14
3
II. BÖLÜM 15
UCP 600 KURALLARININ GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ 15
I. GENEL OLARAK ICC 15
II. TÜRK HUKUKUNDA AKREDİTİFİ DÜZENLEYEN KURALLAR 15
III. UCP 500 SAYILI YAYIN YERİNE HAZIRLANAN UCP 600 16
IV. UCP 600 KURALLARININ GETİRDİKLERİ YENİLİKLER 16
A.Madde Sayısı 16
B.Tanımlamalara İlişkin Madde (m.2) 16
C.Yorumlara İlişkin Madde (m.3) 17
D.Proforma/Sözleşmenin Akreditifin Ayrılmaz Parçası Olması…………………………………………….…3
E.Vesaikin Mal ve Hizmet ile Karşılaştırılması (m.5) 17
F.Kullanım Yöntemi (m. 6/a) 17
G.Teyit Bankası ile Amir Banka Taahhüdünün Bağımsızlığı (m. 7, 8) 18
H.Amir Bankanın Lehtara ve Görevli Bankaya Karşı Sorumluluğu (m. 7) 18
İ.Teyit Bankasının, Görevli Bankaya ve Lehtara Karşı Sorumluluğu(m.8) 18
J.Akreditiflerin ve Değişikliklerin İhbar Edilmesi (m. 9) 19
K. Akreditifte Yapılan Bir Değişikliğin Lehtar Tarafından Belirli Bir Sürede Kabulüne İlişkin Şart
(m. 10) 19
L.Görevli Bankanın Ödeme Taahhüdüne Girmesi veya Poliçe Kabul Etmesi Konusunda
Yetkilendirilmesi (m. 12) 19
M.Makul Süre (reasonable time) (m.14/b) 20
N.Ters Düşmeme Prensibi (m. 14/d) 20
O.Vesaikte ve Akreditifte Belirtilen Adresin Farklı Olması (m 14/j) 20
P.Belgelerin Kimler Tarafından Düzenlenebileceğine İlişkin Şart (m. 14/l) 20
Q.Uygun İbraz (m.15) 21
4
R.Rezervli Vesaik Bildirimi (m.16) 21
S.1994’te Yayımlanan Durum Notlarının UCP 600 Kapsamına Alınması(m. 17) 21
T.Faturada Belirtilen Döviz Cinsinin Akreditifte Belirtilen ile Aynı Olması (m. 18) 22
U.En Az İki Farklı Taşıma Şeklini Kapsayan Taşıma Belgesi (m. 19) 22
V.Konişmento (Bill of Lading) (m. 20) 22
W.Hava Yolu Taşıma Belgesi (m. 23) 23
X.Aktarma Tanımındaki Değişiklik (m. 24) 23
Y.Sigorta Belgesinin Vekil Tarafından da İmzalanabileceği Şartı (m. 28) 23
Z.Mücbir Sebep Hallerine İlave (m. 36) 23
V. DEĞERLENDİRME 24
SONUÇ……………………………………………………………………………………………….………………………………………..25
KAYNAKÇA……………………………………………………………………………………………………………………………..……26
5
KISALTMALAR
AD. : Adalet Dergisi
a.g.e. : Adı geçen eser
b. : Bası
BATİDER : Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi
BK : Borçlar Kanunu
C. : Cilt
E. : Esas
HGK : Hukuk Genel Kurulu
ISBP : International Standard Banking Practice
ICC : International Chamber of Commerce
K. : Karar
m. : Madde
MTO : Multimodal Transport Operator
NVOCC : Non-Vessel Operation Common Carrier
S. : Sayı
s. : Sayfa
TOBB : Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
UCP : Uniform Customs and Practice
vb. : Ve benzeri
vd. : Ve devamı
YKD : Yargıtay Kararları Dergisi
6
GİRİŞ
Uluslararası ticaret iç ticaretle kıyaslandığında her zaman daha riskli olarak görülür. Bunun bir takım sebepleri vardır. Bunlar, uluslararası ticarette bir araya gelen taraflar arasında dil, kültür ve benzeri bir takım farklılıkların ve bunlara ek olarak ülkeler arasında mevzuat farklılıklarının bulunmasıdır. Bu açıdan baktığımızda akreditif uluslararası ticaretteki bu riskleri en aza indirmeye çalışan bir kurum olarak ortaya çıkar. Akreditif, genellikle dış ticaret işlemlerinde kullanılan, ödeme ve kredi fonksiyonları olan bir bankacılık işlemidir. Bu çalışmanın birinci bölümünde, akreditifin tanımı, işleyişi, tarafları ve hukuki niteliği açıklanacaktır. İkinci bölümde ise, ICC tarafından yapılan ve 1 Temmuz 2007’de yürürlüğe giren, UCP 600 kurallarının, 1993 yılından 2007 yılına kadar yürürlükte olan UCP 500 kurallarından farkı ve getirdiği yenilikler üzerinde durulacaktır.
7
I.BÖLÜM
AKREDİTİFİN HUKUKİ NİTELİĞİ
I. GENEL OLARAK AKREDİTİF (LETTER OF CREDIT)
Uluslararası ticaret; alıcı ve satıcı yönünden çeşitli güvenceleri gerektirir. Uzak mesafeler arasında yapılan satışlarda taraflar birbirleriyle bir araya gelme imkanını her zaman bulamazlar. Bu sebeple ilk kimin ifayı teklif edeceği bir mesele olarak ortaya çıktığı gibi, edimini ifa etmek isteyen tarafta, karşı tarafın edimini ifa edip etmeyeceğinden kuşkuya düşebilir. İşte bu tereddütleri giderebilmek için, ticaret alanında aracı bir üçüncü kişinin-çoğu kez bir bankanın- araya girmesi öngörülmüş ve böylece akreditif müessesesi ortaya çıkmıştır 1 . Akreditif, ithalatçının (alıcı) bankaya verdiği öyle bir talimattır ki; bununla bir yandan, ihracatçının (satıcı) getireceği belirli belgeler karşılığında mal bedelinin ödenmesi istenir. Diğer yandan da ihracatçı, getireceği belgeler karşılığında, bedeli alma konusunda yetkilendirilir 2 .
II. AKREDİTİFİN KISA TARİHİ
Akreditif teriminin ilk kullanılışına 18. yüzyılda rastlanır. O dönemin tacirleri seyahat ederken güvenlik nedeniyle yanlarında fazla para taşımak istememişler, ihtiyaçlarının karşılanmasına olanak sağlayacak şekilde yapacakları ticarete ilişkin parayı veya karşılığını bankaya yatırıp bankadan aldıkları yazı ile işlemlerini sonuçlandırmayı tercih etmişlerdir. Bu yazı mektup formatında doğrudan muhabir bankalar nezdinde ödenmek üzere bankalarca düzenlenmekteydi. Bankalardan alınan bu mektup “Traveller’s Letter of Credit” olarak ifade edilmekteydi. Bu mektup üzerinde paranın ne şekilde ödeneceğine ilişkin şartlarda yer almaktaydı. Ayrıca bu mektupların içeriğinde mal bedelinin tahsil edildiği ve mektup sahibinin güvenilir ve itibarlı bir müşteri olduğu da belirtilmekteydi. Mektubun içeriğinde kullanılabilecek en yüksek meblağ ile geçerli olduğu vade de yer almaktaydı. Bu mektuptan ödeme yapan banka, mektubun arkasına ödediği miktarı belirtip, kalan bakiyeyi de kaydederdi. Akreditifin orijinali sürekli olarak müşteride bulunurdu. Ödeme talep
1 Mehmet R.Uluç, Borçlar Hukuku Açısından Akreditif, BATİDER, 1966, C.3, s.432.
2 Gülören Tekinalp, Milletlerarası Özel Hukuk Bağlama Kuralları, İstanbul, 1986, s. 303.
8
eden lehtarın mutlaka ödeme talep ettiği muhabir banka veya acentaya akreditifin aslını ibraz etmesi gerekirdi. Akreditifin günümüzdeki modern uygulaması 19. yüzyılın başlarına rastlar. Modern anlamda ilk olarak, 1840’larda Londra’da bankalar arasında dış ticaretle ilgili ödemelerin gerçekleştirilmesi amacıyla kullanıldı.
III. AKREDİTİFİN TARAFLARI
Akreditifin kullanılabilmesi için, her zaman uluslararası bir satım sözleşmenin varlığı gerekmez. Satım sözleşmeleri dışında, örneğin bir milletlerarası leasingde, inşaat sözleşmesinde, kreditif ödeme aracı olarak kullanılabilir. Ayrıca, akreditifin mutlaka dış ticarette kullanılması da gerekmez. Aynı ülkedeki alıcı ve satıcı da ödemenin akreditif yoluyla yapılacağını kararlaştırabilirler. Ancak akreditif çoğunlukla uluslararası satış sözleşmelerinde kullanıldığından, akreditifin taraflarının belirlenmesinde ve işleyişinde, satış sözleşmeleri esas alınmıştır 3 . Akreditifte prensip olarak, dört taraflı bir ilişki vardır (amir-amir banka-muhabir banka-lehtar). Ancak esas olarak akreditifte en az iki taraf olur. Bunlar, akreditifi açan banka (issuing bank) ve akreditifin lehtarı konumundaki satıcıdır (beneficiary). Bu hal genellikle akreditifin akreditifi açan banka tarafından doğrudan lehtara gönderilmesi şeklinde cereyan eder. Lehtar da vesaiki bankaya ibraz ederek parasını tahsil eder. Ancak uygulamada, alıcı ve satıcı farklı ülkelerde olduğundan, satıcı kendi ülkesindeki bir bankayı muhatap almayı tercih eder, bu durumda ilişkiye teyit bankası veya görevli banka girer, böylece üçlü bir ilişki meydana çıkar 4 . Tekinalp’e göre, amir ve amir banka akreditifin temel tarafları; muhabir banka, görevli banka, teyit bankası ve rambursman bankası temel tarafların yanında ilişkiye katılanlardır 5 .
Akreditifin işleyişindeki taraflar şunlardır:
Akreditif amiri (aplicant for credit): Uluslararası satım sözleşmesindeki alıcıdır.
Akreditif bankası, amir banka (issuing bank): Akreditif amirinin talimatı doğrultusunda akreditif alacaklısı lehine, akreditifi açan bankadır.
3 Nuray Ekşi, Milletlerarası Ticaret Hukuku, İstanbul: Beta, 2010, s. 259.
4 Nihayet Durukanoğlu, Dış Ticaret Dünyası Örnek Olay ve Tablolar, 2.b., İstanbul: Beta, 2008, s.
137.
5 Ünal Tekinalp, Banka Hukuku Esasları, 2.b.,İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2009, §40.17-40.23.
9
Muhabir banka (advising bank): Satıcının bankasıdır. Akreditif ilişkisinde muhabir bankanın bulunması zorunlu değildir.
Lehtar (beneficiary): Uluslararası ticarette, mal satıcısıdır.
IV. AKREDİTİFİN İŞLEYİŞİ
Akreditif genel olarak şu şekilde işler 6 :
Uluslararası bir satım sözleşmesi yapan alıcı ve satıcı, ödemenin akreditif yoluyla yerine getirileceğini kararlaştırırlar.
Alıcı kendi ülkesindeki bankaya başvurarak satıcı lehine akreditif açtırır. Bu başvuru, akreditif açtırma teklif formu denilen bir talimat ile yapılır. Amir bu formu doldurarak bankaya verir.
Amir banka, eski ifadesiyle küşat mektubu denilen, akreditif metnini hazırlar.
Amir banka, akreditif metnini, muhabir bankaya gönderir. Bu akreditif metni, faks, telex ile gönderilebileceği gibi, şuan yaygın biçimde kullanılan SWIFT ile de gönderilebilir.
Akreditifi alan banka ise (Muhabir banka), akreditif açıldığını lehtara bildirir.
Lehtar, yüklemeyi yapar ve akreditif şartlarında belirtilen belgeleri bankasına ibraz eder.
Muhabir banka, bu belgeleri, amir bankaya gönderir.
Amir banka durumu, alıcıya iletir.
Alıcı, bankada bulunan vesaiki alıp, malları gümrükten çeker. Amir banka, mal bedelini, muhabir banka aracılığı ile lehtara gönderir.
V. AKREDİTİFİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Akreditif temeldeki hukuki ilişkiden bağımsızdır. Akreditifin açılmasıyla alıcı ile satıcı arasındaki ticari sözleşmenin yanına bir de “bankacılık sözleşmesi” eklenir. Ancak bu iki sözleşme birbirinden tamamen bağımsızdır 7 . Akreditif sözleşmesi dayandığı sözleşmeden bağımsız ve ayrıdır. Akreditif metninde temeldeki sözleşmeye değinilmiş olsa bile bankalar bu sözleşme ile ilgilenmezler. Bankanın ibrazı karşılama, iştira etme veya diğer bir yükümlülüğünü yerine getirmesine ilişkin taahhüdü, amirin, amir bankayla veya lehtarla olan ilişkilerine bağlı değildir 8 .
6 Ekşi, s. 261.
7 Turhan Tumay, Akreditifler Hakkında Uluslararası Kurallar ve Uygulamalar, İstanbul:
Fakülteler Matbaası, 1992, s. 20.
10
Bankalar belgelerin ilişkili olabileceği malları, hizmetleri veya yapılan işleri değil, belgeleri nazara alarak işlem yaparlar. Başka bir deyişle, bankalar yalnızca gönderilen belgelerin akreditif şartlarına uygun olup olmadığını incelemekle yetinirler. Gönderilen malların akreditifte belirtilen mallarla aynı olup olmadığını araştırmazlar 9 . Bankalar, kendisine ibraz edilen belgelerin akreditifteki şartlara uygun olup olmadığını dikkatle incelemelidirler. Ancak bankalar, belgelerin şekli, yeterliliği ve geçerliliği konusunda hiçbir yükümlülük üstlenmezler.
VI. AKREDİTİFİN HUKUKİ NİTELİĞİ
Akreditif müessesesi tamamen uygulamanın getirdiği ihtiyaçlardan doğmuştur. Yani uygulamadan doğarak hukuk alanına girmiştir. Akreditif Türk hukukunda hiçbir kanunda düzenlenmemiştir. Akreditifin hukuki niteliğinin ne olduğu doktrinde tartışmalıdır. Doktrinde bu konuda başlıca iki görüş ileri sürülmektedir.
A. HUKUKİ NİTELİĞİ TEK BİR HUKUKİ KURUMLA AÇIKLAMA GÖRÜŞÜ
Bu görüşü savunanlar, akreditifin kapsadığı ilişkileri, ayrım yapmaksızın tek bir hukuki kurumla açıklamışlardır. Akreditifi tek bir hukuki kurumla açıklamak isteyenler arasında da görüş birliği yoktur. Aşağıda bu farklı görüşler ayrıntılı olarak incelenecektir.
1. Havale görüşü
Temeldeki borç ilişkisinden bağımsız olma ve temeldeki borç ilişkisinin ifasına hizmet etme özelliği nedeniyle akreditif havale olarak kabul edilmektedir. Havale ile muhil (havale eden), havale ödeyicisine ödeme, havale alıcısına da havale edilen para veya kıymetli evrakı tahsil etme yetkisi vermektedir. Bu bakımdan havale, tek taraflı bir irade açıklaması ile çifte yetki veren bir hukuki muameledir. Bu yetkiler ödeme veya tahsil hususlarında verilen bir vekalete bağlı olabilir. Havale tek taraflı bir işlem olduğu için karşılıklı borç doğurmamaktadır. Havalede havale ödeyicisinin yani amir bankanın, havale alıcısına yani lehtara ödeme yapma
8 Ekşi, s. 263.
9 Ekşi, s. 263.
11
konusunda yükümü değil, yalnızca yetkisi vardır. Yani banka, akreditif bedelini ödemeye yetkili kılınmaktadır. Aşağıda kısaca değinilecek olan havale kurumunun özellikleri Göğer’in 10 kitabındaki sıra ile anlatılacaktır. Havale alıcısı, bankadan akreditif bedelinin ödenmesini isteme yetkisini kabul etmemesi halinde durumdan akreditif amirini haberdar etmelidir. Aksi halde, havale alıcısı zarar ve ziyandan sorumlu olacaktır. Havale alıcısı, havale edenden alacaklı olsa bile, havaleyi kabul etmezse, alacaklının temerrüdü hükümleri kendisine karşı
uygulanamaz. Lehtar (havale alıcısı), akreditif bankasına yani havale ödeyicisine karşı alacak hakkı kazanmamaktadır. Bankanın ödeme yükümü değil, ödeme yetkisi vardır. Havale ödeyicisi, havale alıcısına havaleyi ödemeyi kabul ettiğini bildirirse ona karşı soyut borç ilişkisine girmiş olur ve yalnızca ona karşı yükümlülük altına girer; yoksa akreditif amirine karşı bir yükümlülük altına girmez. Ancak havale ödeyicisi lehdar ile aralarındaki kişisel ilişkilerden doğan defilerde bulunabilir. Amir, lehtara karşı havaleden her zaman cayma hakkına sahiptir. Bu durumun istisnası ise, muhilin havale alıcısına borçlu olması halidir. Havale ödeyicisinin ise kabulden sonra havaleden cayma hakkı yoktur. Borcun meydana gelmemesi, havale verenin iflası gibi hallerde havale hükümsüz kalacaktır. Bu gibi hallerde havale ödeyici ödeme yapmış olsa dahi, lehtara karşı başvurma hakkı doğabilecektir. Amir banka iflas ederse havale kabul olunamaz, kabul olunmuşsa masaya dahil sayılmalıdır.
Üçlü bir ilişkiden oluşan akreditifte, havalenin yukarıda sayılan özelliklerinin aynen uygulanacağını söylemek güçtür. Ancak gerek Alman ve İsviçre, gerekse Türk hukukunda akreditifin bir havale ilişkisi doğurduğu ileri sürülmektedir. Yargıtay’ın akreditifle ilgili 1964 yılında verdiği ve halen geçerliliğini koruyan kararında 11 , “Ne Borçlar, ne de Ticaret Yasasında akreditifin hukuki niteliği açıklayan bir hüküm vardır denildikten sonra belgeli akreditif, mal satın almış bir kimsenin bir banka ile yaptığı anlaşma üzerine o bankanın, belli belgelerin satıcı
10 Erdoğan Göğer, Akreditif Muamelesi ve Hukuki Mahiyeti, 2.b., Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1980, s. 49.
11 HGK. 4.11.1964 E.942, K. 637 (AD., 1965, S.5-6, s.730-741).
12
tarafından ibrazı karşılığında, bu satıcıya satış parasını ödemeyi hedef tutan bir akittir diye tanımlanabilir. Buna göre alıcı, bankaya kendi hesabına satış parasını satıcıya ödeme yetkisini ve satıcıya da satış parasını kendi hesabına bankadan alma yetkisini vermektedir. O halde bu, BK’nun 457. maddesindeki havalenin tanımlamasına uygun bir işlem, diğer bir değişle havalenin uygulandığı bir işlemdir. Havale kayıtsız şartsız olabileceği gibi, herhangi bir şarta mesela belli belgelerin ibraz şartına bağlı olabilir. Bundan dolayı belgelerin ibraz şartı işlemin havale sayılmamasını gerektirmez.” denilmektedir. Yargıtay bu kararında akreditifi havale olarak kabul etmiş ve ayrıca muhabir bankayı, akreditif bankasının ifa yardımcısı saymıştır. Akreditifin havale sayılması görüşünün temelinde, poliçenin de havale sayılması fikri yatar. Temeldeki borç ilişkisinden bağımsız olma ve temeldeki borç ilişkisinin ifasına hizmet etme özelliği ve şekil itibariyle Borçlar Kanunundaki havale tanımına benzerliğinden hareketle akreditif havale olarak kabul edilmektedir. Ancak bu benzerliklere rağmen akreditif ve havale arasında farklar bulunmaktadır. Aşağıda bu farklılıklar incelenecektir 12 . Akreditifte amaç, borcun ifa edilmesine yöneliktir, havalede ise kredi açma amacı da söz konusu olabilir. Akreditifte akreditif açtıran hem akreditif bankasına hem de akreditif alacaklısına borçludur. Bu durum havale içinde geçerlidir; ancak böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Havalenin konusu, para, kıymetli evrak veya misli şeyler olabilirken, akreditifin konusu para borcunun ifasıdır. Havale ödeyicisi havale edenin verdiği ödeme yetkisi ile ödeme yaparken ona karşı bir yükümlülük altına girmez. Akreditifte ise akreditif bankası, akreditif açtırana karşı yükümlülük altına girmektedir. Akreditif bir sözleşmedir; havalenin de BK m.457 de sözleşme olduğu
belirtilmiş ancak, doktrinde hakim görüş havalenin bir sözleşme olmadığı yönündedir 13 .
12 İhsan Erdoğan, Akreditif Sözleşmeleri, Ankara: Nobel Yayın, 2000, s. 54.
13 Erdoğan, s. 55.
13
Diğer bir farklılık ise, havalede havale eden havaleden her zaman dönebilirken,
dönülemez akreditifte bu söz konusu değildir, dönebilme için lehtar, akreditif
bankası ve varsa teyit bankasının anlaşması gerekir.
Havalede havale ödeyicisi havaleyi ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin kabul ederse,
havale alıcısı ile aralarında soyut bir borç ilişkisi doğar; akreditifte ise, akreditifin
lehtara karşı kabulü diye adlandırılabilecek bir kurum yoktur. Akreditifin açıldığının,
lehtara bildirilmesi, kabul olarak nitelendirilemez 14 .
2. Soyut Borç Vaadi Görüşü
Bazı yazarlar akreditif bankası ile lehtar arasındaki ilişkinin soyut borç vaadi
olduğunu ileri sürmektedirler. Bu görüşe göre, akreditif bankasının akreditif
alacaklısına gönderdiği akreditif açma yazısı bir soyut borç vaadidir. Bankanın
ödeme vaadi belli belgelerin ibrazı şartına tabi kılınmıştır. Banka ile lehtar arasındaki
bu ilişki özel bir kabule ihtiyaç göstermeyen BK. m.17’ye göre soyut bir alacaktır.
Bu mücerret alacak sözleşmesi akreditif bankası ile amir arasındaki sözleşmeden
tamamen bağımsızdır. Bu görüşün taraftarlarından olan Göğer’e göre, akreditif
bankası, lehtara karşı ödeme taahhüdünün ifasından ancak BK. m.19-20/I’de
belirtilen hallerde kurtulabilir. Dönülebilir akreditifte de durum aynıdır. Bankanın
bildirimi dönülme şartına bağlı BK. m.17’ye uygun bir mücerret alacaktır. Bankanın
soyut borç ikrarı bozucu şarta bağlı olmakta, cayma anına kadar hüküm ifade
etmektedir 15 . Yazar son olarak, Yargıtay Ticaret Dairesi’nin 15.9.1950 tarih ve
E/947/5771, K/3701 kararını görüşüne dayanak olarak göstermiştir. Yazar bu
kararda, akreditif bankasının akreditif amirinden olan komisyon alacağı için mücerret
alacak tabirinin kullanılmasını, kendi görüşünü desteklediği şeklinde yorumlamıştır.
Bu görüşte akreditif sözleşmesinin sanki sadece banka ile lehtar arasında
yapıldığını gösterdiği için eleştirilmiştir. Oysa akreditif ilişkisi alıcının akreditif
bankasına verdiği bir talimatla başlar, bankanın akreditifi açması ve lehtara bildirmek
üzere muhabir bankaya iletmesi ile devam eder. Aynı zamanda bu görüş teyitsiz
akreditiflerde muhabir banka ile lehtar arasındaki ilişki kapsamında, muhabir
14 Erdoğan, s. 56.
15 Erdoğan Göğer, Akreditif Muamelesi ve Hukuki Mahiyeti, 1.b., Ankara, Banka ve Ticaret
Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1961, s. 70,71.
14
bankanın böyle bir taahhütte bulunmadığı dikkate alındığında savunulması
güçleşmektedir 16 .
3. İtibar Mektubu Görüşü
Doktrinde akreditif ile itibar mektubu kurumlarını aynı nitelikte kabul eden
görüşler bulunmaktadır. BK m.399/1’de tarif edilen itibar mektubu ihdas edenle
muhatap arasında bir vekalet ilişkisi, mektubu ihdas edenle üçüncü kişi arasında bir
salahiyet ilişkisi meydana getirir. Bu nedenle BK. m.399/1’e göre, itibar mektubuna,
vekalet ve havale hükümleri uygulanacaktır. Ancak doktrinde akreditifin havale
görüşü ile açıklanamayacağını savunanlar bulunmaktadır 17 .
Bunun yanında itibar mektubu lehtarın elinde bulunan bir belgedir ve lehtar bu
belgeyi bankaya ibraz etmekle alacağına kavuşur. Oysa akreditifte lehtarın elinde
bulunan böyle bir belge yoktur, lehtar belli şartları yerine getirmekle birlikte
alacağını bankadan alabilmektedir. Ayrıca itibar emrinde amaç lehtara kredi
verilmesi iken; akreditifte amaç satış bedelinin ödenmesidir 18 .
İtibar mektubunun, her ne kadar kanunda bu konuda bir bilgi bulunmamasına
karşın, mektup kelimesine dayanılarak yazılı yapılması gerektiği kabul edilmişken,
akreditifte yazılı şekil zorunlu bir unsur olarak görülmemiştir 19 .
BK m.399/2’ye göre, ödenecek miktarın azami tutarı belirtilmediği takdirde,
itibar verilen kimse (lehtar) akitlerin durumuna uygun olmayan bir miktar talep ettiği
takdirde, muhatap durumu mektup sahibine bildirmelidir. Bu durum itibar
mektubunun kredi müessesesi olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak akreditif
kurumunun amacı satış bedelinin ödenmesi olduğundan böyle bir durumun meydana
gelmesi söz konusu değildir. Son olarak belirtmek gerekir ki, itibar mektubunda da
havale müessesesinde de olduğu gibi, bankanın (muhatabın) ödeme yapmayı kabul
etmesi gerekmektedir 20 .
4. Üçüncü Kişi Yararına Şart Görüşü
16 Akın Ekinci, Akreditifin Hukuki Niteliği ve Tarafların Yükümlülükleri, İstanbul: Beta Basım
Yayım, 1995, s. 52.
17 Necip Bilge, Borçlar Hukuku Özel Münasebetleri, Ankara, 1971, s. 305,306.
18 Uluç, s.433.
19 Bilge, s. 306.
20 Sibel Özel, Akreditif ve Hukuki Niteliği, İstanbul: Beta Basım Yayım, 1991, s. 83.
15
Çoğunlukla Fransız, Alman ve İtalyan hukukunda savunulan bu görüşe göre
akreditif amiri ile banka bir sözleşme yapmakta ve banka lehtara karşı borç altına
girmektedir 21 .
Burada alıcı, banka ile satıcının menfaatine bir sözleşme akdetmektedir. Yapılan
bu sözleşme ile akreditif amiri bankaya karşı belirli bir meblağın lehtara ödenmesi
alacağını elde etmektedir. Üçüncü şahıs lehine sözleşmeler, üçüncü şahıs lehine tam
sözleşme ve üçüncü şahıs lehine eksik sözleşme olarak iki şekilde yapılabilir.
Üçüncü şahıs lehine tam sözleşmelerde borçluya karşı hem alacaklı hem de üçüncü
kişi talepte bulunabilirken, üçüncü şahıs lehine eksik sözleşmelerde ise borçluya
karşı sadece alacaklı talepte bulunabilir ki bu da alacağın üçüncü şahsa ödenmesidir 22
.
Üçüncü şahıs lehine sözleşmede alacaklı olan üçüncü şahsın alacak hakkı,
sebebe bağlı bir alacaktır ve bu alacak, alacaklı ile borçlu arasındaki sözleşmenin
geçerliliğine tabidir. Yani, borçlu üçüncü şahsa karşı, alacaklı ile üçüncü şahıs ve
alacaklı ile kendisi arasındaki ilişkiden doğan def’ilerini ileri sürebilir. Akreditifte
ise, akreditif bankası alacaklıya karşı temel ilişkiden kaynaklanan def’ileri ileri
süremez. Ayrıca akreditif amiri akreditif bedelini akreditif bankasından isteyemez,
ancak tam üçüncü kişi yararına sözleşmede alacağın ifası talebini borçluya karşı
gerek alacaklı, gerekse üçüncü şahıs ileri sürebilir 23 .
Sayılan bu sebeplerden dolayı akreditif kurumu üçüncü şahıs lehine
sözleşmelerde ayrılmaktadır.
B. AKREDİTİF İŞLEMİNİN HUKUKİ NİTELİĞİNİ BİRDEN ÇOK
HUKUKİ İLİŞKİYE BÖLEREK BELİRLEME GÖRÜŞÜ
Akreditifin tek bir hukuki müessese ile açıklanamaması üzerine, akreditif
muamelesinin ekonomik yönden birbirine bağlı sözleşmeler bütünü olduğu ve bu
ilişkilerin teker teker incelenmesi gerektiği öne sürülmüştür 24 .
1. Akreditif amiri ve Lehtar arasındaki İlişki
21 Uluç, s. 447.
22 Erdoğan, s. 58.
23 Erdoğan, s. 59.
24 Göğer, a.g.e.,(2.b), s. 52.
16
Alıcı ile satıcı arasındaki ilişki çoğunlukla bir alım satım sözleşmesidir. Ancak
nadiren bu ilişkinin istisna sözleşmesi de olabildiği görülmektedir.
2. Akreditif Amiri ile Akreditif Bankası Arasındaki İlişki
Bu ilişki konusunda başlıca iki görüş ileri sürülmüştür.
a) Eser Sözleşmesi (istisna akdi)
Bu görüşe göre alıcı ile akreditif bankası arasındaki ilişki bir istisna
sözleşmesidir. Bu sözleşmede her iki tarafta hem borçlu hem alacaklı konumundadır.
Burada akreditif amiri bir işin görülmesini isteme hakkına sahip olduğu için akreditif
bankasının alacaklısı, banka da bu işlem nedeniyle doğacak komisyon ve masraflar
bakımından akreditif amirinin alacaklısı olmaktadır 25 .
Özel’e göre, akreditif muamelesinde istisna sözleşmesinin varlığı
görülememektedir. Çünkü istisna sözleşmesinde amaç, belli bir sonucun elde
edilmesidir, buna karşın akreditifte, bankanın böyle bir sonuç elde etme
yükümlülüğü yoktur. Akreditif bankasının görevi, akreditif şartlarına uygun
belgelerin ibrazı halinde lehtara ödemede bulunmaktır 26 .
b) Vekalet Akdi
Bu görüşe göre, amir ile akreditif bankası arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir.
BK m.386/II gereğince, taraflar arasındaki ilişki değişik sebeplerden ötürü vekalet
sözleşmesi olarak kabul edilmese bile, akreditif amiri ile banka arasındaki ilişki
kanunda belirli bir akit tipine sokulamadığından dolayı gene, bu ilişkiye vekalet
hükümlerinin uygulanması gerekir 27 .
Vekalet öyle bir akittir ki, bu akit gereğince vekil müvekkilin menfaatine ve
iradesine uygun olarak bir iş görme borcunu yüklenir. (BK. m. 386). Bu tanım
doğrultusunda olaya baktığımızda, akreditif amiri, bankayı kendi menfaatine ve
iradesine uygun olarak, belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde akreditif bedelini
lehtara ödemekle görevlendirmektedir. Banka bu görevini, amirin isteklerine uygun
bir biçimde ve kendi yetkisi dahilinde, kısmen bağımsız olarak gerçekleştirecektir 28 .
Vekalet akdinde vekil, vekalet veren adına bir iş görmekle birlikte bu işi görme
sonucunda bir sonuç yaratması gerekli değildir. İşte bu vekalet akdini istisna
25 Göğer, 1.b., s. 81,82.
26 Özel, s. 87.
27 Uluç, s. 463.
28 Özel, s. 88.
17
akdinden ayırır. Bu durum amir ile banka arasındaki ilişkinin vekalet olduğunu
göstermektedir 29 .
Akreditif amiri ile banka arasındaki ilişkinin istisna sözleşmesi olduğunu ileri
sürenlerin dayanağı, vekalet akdinin eksik iki taraflı bir sözleşme olması ve bu
nedenle vekalet akdinde ücret ödenmesinin zorunlu olmamasıdır. Ancak belirtmek
gerekir ki BK m.386/III’e göre, sözleşme veya teamül varsa vekil ücrete hak kazanır.
Akreditif ilişkisinde de bankaya komisyon ödenmesi teamül olduğundan dolayı bu
dayanak vekalet sözleşmesi görüşünü bertaraf edici görülmemektedir 30 .
3. Akreditif Amiri ile Muhabir Banka Arasındaki İlişki
Göğer bu ilişkiyi ikiye ayırarak ele almıştır.
a) İç İlişki
Akreditif bankası ile muhabir banka arasındaki ilişkinin vekalet olduğu görüşü
baskındır 31 .
b) Dış İlişki
aa) Muhabir Bankanın İfa Yardımcısı Olduğu Görüşü
Hukuk Genel Kurulu’nun 04.11.1964 tarihli kararında muhabir bankanın BK
m.100 anlamında yardımcı kişi olduğu kabul edilmiştir. Bu görüşe göre, muhabir
banka, akreditif bankasının yardımcısı durumundadır.
Doktrinde kabul edildiği üzere, yardımcı kişiler sadece BK m.100’de
sayılanlardan ibaret değildir. Bir kimsenin borçlunun rızasıyla borcun ifasına
katılması yardımcı kişi sayılması için yeterlidir.
Bu görüşü savunan yazarlara göre, muhabir banka akreditif bankasının denetimi
olmaksızın bağımsız olarak hareket etmemektedir. Akreditif bankası belgelerin
kabulü ve reddi hususunda yetkili mercidir. Akreditif işleminin asli borçlusu akreditif
bankası veya teyit bankasıdır ve bu bankalar muhabir bankanın hizmetinden
yararlanmaktadırlar. Akreditif bankasının muhabir bankayı kullanmasının amacı,
kendi ediminden kurtulmak değildir. Bu nedenle muhabir bankanın yardımcı kişi
olduğu görüşü kabul edilmelidir 32 .
29 Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, C.II, Ankara, 1987, s. 39.
30 Tandoğan, s. 366.
31 Göğer, a.g.e., s. 54.
32 Ekinci, s. 60,61.
18
Ayrıca belirmek gerekir ki, bu görüşün kabulü halinde, akreditif bankası BK
m.100 gereğince ifa yardımcısının kusurundan sorumlu olacaktır.
bb) Muhabir Bankanın İkâme Vekil Olduğu Görüşü
Akreditif bankasının kendi yerine başkasını ikamesi akreditifte adettir. Akreditif
bankası bu yetkisini kullanırken ve talimat verirken gereken dikkat ve özeni
göstermelidir. Akreditif bankası gereken özeni gösterirse, muhabir bankanın kusurlu
hareketlerinden sorumlu olmaktan kurtulur. Yani burada akreditif bankasının
sorumluluğu, muhabir bankanın ifa yardımcısı sayılması durumundaki
sorumluluğuna oranla daha dardır. Amir bankanın ikame vekile karşı sahip olduğu
bütün hakları, akreditif amiri muhabir bankaya karşı ileri sürebilir 33 .
Bu görüş kabul edildiği takdirde akreditif bankası muhabir bankanın
eylemlerinden BK m.100’e göre değil, BK m.391 gereğince sorumlu olacaktır 34 .
4. Akreditif Borçlusu ile Lehtar Arasındaki İlişki
Akreditif borçlusu kural olarak bir bankadır. Acaba hangi banka asıl borçludur?
Muhabir banka yalnızca bildirimde bulunmakla görevlendirilmişse, akreditif
borçlusu akreditif bankası olacaktır. Fakat muhabir banka teyit eden banka ise,
muhabir bankayı asıl borçlu olarak kabul etmek gerekir 35 .
Göğer’e göre, bankaların lehtarla olan ilişkileri akreditifin niteliği ne olursa
olsun BK m.17 anlamında soyut borç vaadidir 36 . Uluç’a göre, banka ve lehtar
arasındaki ilişkinin niteliği, akreditifin açıldığının lehtara bildirilmesinden sonra BK
m.17 anlamında soyut borç vaadidir 37 38 .
C. KATILDIĞIMIZ GÖRÜŞ
33 Göğer, a.g.e., s. 54.
34 Göğer, a.g.e., s. 60.
35 Göğer, a.g.e., s. 56.
36 Göğer, a.g.e., s. 60.
37 Uluç, s. 464.
38 Yargıtay 19. HD. E.7126, K.9916 sayılı, 21.11.1997 tarihli bir kararında da akreditifin teyit edilmesi
halinde, muhabir bankanın bu teyit nedeniyle akreditif alacaklısının borçlusu durumuna girdiği ve bu
yükümlülüğünün mücerret borç ikrarı niteliğinde bulunduğunu ifade etmiştir.
19
Belirtmemiz gerekir ki akreditifin hukuki niteliğini açıklama çabaları,
akreditiflerde milletlerarası yeknesak kurallara atıf yapılmamışsa önem
kazanmaktadır. Eğer bu kurallara atıf yapılmışsa, akreditifin uygulanmasında ortaya
çıkan sorunlar bu kurallar doğrultusunda çözüme kavuşacaktır.
Katıldığımız görüş uyarınca, akreditifin hukuki niteliğini tek bir hukuki kurum
ile açıklama çabaları yetersiz kalmaktadır. Akreditif, içinde birden fazla hukuki
ilişkiyi barındırmaktadır ve bu hukuki ilişkileri havale, soyut borç vaadi veya itibar
mektubu gibi tek bir müessese ile açıklamak mümkün değildir. Bunun yerine,
kompleks bir yapıya sahip olan akreditifin ekonomik yönden birbirine bağlı
sözleşmeler bütünü olduğunu kabul etmek ve bu ilişkileri teker teker incelemeyi
tercih etmek gerekmektedir. Bunlardan amir ile lehtar arasındaki ilişki satım
sözleşmesi; amir ile akreditif bankası arasındaki ilişki vekalet ilişkisi; lehtar ile
akreditif borçlusu arasındaki ilişki ise, soyut borç vaadidir.
20
II. BÖLÜM
UCP 600 KURALLARININ GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ
I. GENEL OLARAK ICC
ICC (International Chamber of Commerce), 1919 yılında, yatırım ve ticareti
geliştirmek, sermayenin serbest dolaşımını sağlamak amacıyla kurulmuştur. Merkezi
Paris olan ICC’nin aynı zamanda birçok ülkede temsilcilikleri vardır. ICC Türkiye
Milli Komitesi TOBB bünyesinde bulunmaktadır. ICC Türkiye Milli Komitesinin adı
“Milletlerarası Ticaret Odası Türkiye Milli Komitesi”ydi. Ancak ICC adının
tescilinden sonra bu adın yerini ICC kavramı aldı. ICC hazırladığı çok sayıda
standart sözleşmeler, genel işlem şartları, broşürler ve kodlar sayesinde uluslararası
ticarete ciddi katkılar sağlamıştır 39 . Bu çerçevede ICC ilk kurallarını 1933 yılında
yayınlamış ve bu tarihten itibaren de iki yüze yakın ülkede kullanılmaya başlamıştır.
Bu kuralların en sonuncusu ise, ICC’nin gözden geçirerek uygulamaya koyduğu 500
sayılı broşürün yerini alan, 1 Temmuz 2007 tarihinde yürürlüğe giren 600 sayılı
broşürdür (UCP 600). UCP 600 mevcut olarak kullanımda olan akreditif kurallarının
kısaltılmış ismidir. Tam olarak açılımı ise İngilizce olarak ICC Uniform Customs
and Practice for Documentary Credits'tir. Türkçeye ise Akreditiflere İlişkin Birörnek
Usuller ve Uygulama Kuralları olarak çevrilmiştir.
II. TÜRK HUKUKUNDA AKREDİTİFİ DÜZENLEYEN KURALLAR
Hukukumuzda akreditif ödeme yöntemini düzenleyen herhangi bir yasa
bulunmamaktadır. Ancak genel bir düzenleme bulunmamasına rağmen, değişik yasa
ve yönetmeliklerde akreditife değinen münferit hükümler vardır. Bunlar özellikle dış
ticaret rejimi ve kambiyo ile ilgilidir 40 . Kambiyo mevzuatında, akreditif ödeme
yönteminin yalnızca kambiyo ile ilgili kısmına yer verilmiş; akreditifin tarafları,
işleyişi ve benzeri konulara yer verilmemiştir. Ayrıca kambiyo mevzuatına ilişkin
39 Nuray Ekşi, Nihayet Durukanoğlu, “Akreditife İlişkin Güncel Gelişmeler ve Akreditifle İlgili ICC
Tarafından Yapılan Son Düzenlemeler”,(2009)82, LHD, s.3109 vd.
40 Mehmet Bahtiyar, “Akreditif ve Milletlerarası Özel Hukukta Doğurduğu Sorunlar”, Makaleler I,
İstanbul: Beta Basım, 2008, s. 9.
21
düzenlemelerde, ödeme şekillerinde, uluslararası kurallara göre işlem yapılacağı
belirtilmiştir 41 .
III. UCP 500 SAYILI YAYIN YERİNE HAZIRLANAN UCP 600
ICC tarafından akreditiflere ilişkin kurallar yedi defa gözden geçirilmiştir.
Akreditiflere ilişkin birörnek usuller ve uygulamaların 7. versiyonunun çalışmaları
sırasında yapılan araştırmalarda, tüm dünyada akreditiflere ilişkin bankalara sunulan
belgelerin %70’nin rezervli olması nedeniyle geri iade edildiği ve bu durumun
akreditifin güvenilir bir ödeme aracı olma niteliğini olumsuz bir yönde etkilediği,
ICC çalışma gruplarınca ifade edilmiştir. İşte bu olumsuzluklar giderilerek, 600
sayılı broşür kabul edilmiştir.
IV. UCP 600 KURALLARININ GETİRDİKLERİ YENİLİKLER
UCP 600’ün, UCP 500’e nazaran getirdiği temel yenilik ve değişiklikler aşağıda
detaylı bir biçimde incelenecektir.
A. Madde Sayısı
UCP 600, UCP 500 ile kıyaslandığında, madde sayısının 49’dan 39’a indirildiği
görülmektedir. Bu madde sayısındaki azalmanın sebebi, bazı maddelerin
birleştirilmesi ve kaldırılmasıdır. Bu şekilde sadelik sağlanmıştır.
B. Tanımlamalara İlişkin Madde (m.2)
UCP 600’ün 2. maddesi ile birçok yeni tanım getirilmiş ve UCP 500’de dağınık
halde bulunan bazı tanımlar bir araya getirilerek derli toplu bir görünüm
sağlanmıştır. Getirilen yeni tanımlar şunlardır:
Complying presentation (Uygun ibraz), akreditifin şartlarına, bu kuralların
uygulanabilir hükümlerine ve uluslararası standart bankacılık uygulamasına uygun
bir ibraz anlamına gelir.
Banking day (Banka is günü), bir bankanın bu kurallara tabi bir işin/eylemin
gerçekleştirileceği yerde düzenli olarak açık olduğu bir gün anlamına gelir.
Honour (İbrazın karşılanması), akreditife ilişkin istenen belgelerin akreditif
şartlarına uygun ibrazı karşılığında ödeme yapmak, poliçeyi kabul etmek veya vadeli
ödeme taahhüdünde bulunmak ve vadesinde ödeme yapmak demektir.
41 Ekşi/Durukanoğlu, s.3112.
22
Presenter (İbraz eden), ibrazı yapan bir lehtar, banka veya diğer taraf anlamına
gelir.
İştira (negotiation) tanımına açıklık getirildi. Uygun bir ibraz altında poliçelerin
(görevli bankadan başka bir banka üzerine çekilen poliçelerin) ve/veya belgelerin,
görevli bankanın ramburse edilmesi gereken banka iş gününde veya daha önce
görevli banka tarafından lehtara avans ödeme yapılarak veya avans ödeme yapılacağı
kabul edilerek satın alınması anlamına gelir.
C. Yorumlara İlişkin Madde (m.3)
UCP 500’de yer alan ve yoruma açık olan ifadeler, 600 sayılı broşürün 3.
maddesinde toplanarak netlik sağlanmaya çalışılmıştır. Bu madde de “on or about”,
“to”, “until”, “till”, “from”, “between”, “before” ve “after” gibi sözcüklerin ne
anlama geldiği ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Ayrıca 3. maddede bir akreditifin
dönülemez (irrevocable) olduğu belirtilmese de o akreditifin dönülemez olduğu
kabul edilir denerek, dönülebilir (revocable) akreditifler UCP 600 kuralları dışında
bırakılmışlardır. Son olarak belirmek gerekir ki, UCP 500’de bir bankanın başka bir
ülkedeki şubesi another bank=başka banka olarak belirtilmekteydi, UCP 600 ile bu
ifade yerine ayrı banka=separate bank şeklinde daha anlaşılır bir ifade kullanılma
yolu seçildi.
D. Proforma/Sözleşmenin Akreditifin Ayrılmaz Parçası Olması (m.4)
UCP 600’ün 4/b maddesi ile akreditifi açan bankaların amir tarafından proforma
veya sözleşmenin akreditifin ayrılmaz bir parçası olarak şart konulması talebini
engellemeleri gerektiği tavsiye olarak belirtildi.
E. Vesaikin Mal ve Hizmet ile Karşılaştırılması (m.5)
UCP 500’de tüm tarafların akreditifte belirtilen vesaik üzerinden işlem yapacağı
belirtilmekteydi, bu ifade gerçeği yansıtmaktan uzaktı. Çünkü akreditif lehtarı ve
amiri doğrudan malla ilgili bir taraftır 42 . Bu nedenle UCP 600 haklı olarak vesaik
üzerinden sadece bankaların işlem yapacağı kuralını getirmiştir.
F. Kullanım Yöntemi (m. 6/a)
Bir akreditif hangi bankanın gişelerinde (nezdinde) kullanımda olduğunu veya
herhangi bir bankanın gişelerinde kullanımda olduğunu belirtmelidir. Bir görevli
42 Durukanoğlu, s. 211.
23
bankanın gişelerinde kullanımda olan bir akreditif amir bankanın gişelerinde de
kullanımdadır. UCP 500 “any bank=herhangi bir banka” şeklinde kullanımı sadece
“iştira edilebilir=by negotiation” şeklinde açılan akreditifler için tarif ederken, UCP
600’de bu kavram genişletilmiş ve “any bank” kavramı; görüldüğünde ödemeli,
vadeli akreditif, kabul kredili akreditifler için de tanımlanmıştır. Bu kapsamda
değerlendirildiğinde, UCP 500’deki “any bank” ifadesi iştira akreditifinin “freely
negotiable” olarak açılabileceğini belirtilirken, UCP 600 ile getirilen “freely
avaliable” ifadesi temelinde akreditif açılabileceğini ve bu ifadenin kullanılmasıyla
kapsamın da genişletildiği görülmektedir 43 . Dolayısıyla, UCP 500’de “freely
negotiable” olarak geçen ifade “freely available=serbest kullanımlı” olarak
değiştirilmiştir. Dolayısı ile herhangi bir banka gişesinde kullanımda olacak akreditif
tüm yöntemlerle kullanıma açık hale gelmektedir.
G. Teyit Bankası ile Amir Banka Taahhüdünün Bağımsızlığı (m. 7, 8)
UCP 500’de amir banka ve teyit bankasının yükümlülükleri aynı maddede de
açıklanmıştı, UCP 600 ile bu bankaların yükümlülükleri ayrı iki madde de
açıklanmıştır. Bu durum bu iki bankanın sorumluluklarının birbirinden ayrı ve
bağımsız olduğunun netleştirilmesine yardımcı olmuştur 44 .
H. Amir Bankanın Lehtara ve Görevli Bankaya Karşı Sorumluluğu (m. 7)
UCP 600 ile amir bankanın lehtara karşı olan taahhüdü ile görevli bankaya olan
taahhüdünün birbirinden ayrı ve bağımsız olduğu kesin bir biçimde ifade edilmiştir.
Ayrıca poliçe kabulü veya vadeli ödeme yöntemiyle kullanımda olan bir akreditif
altındaki uygun bir ibraz tutarının rambursmanı, görevli banka ödeme vadesinden
önce ön ödeme veya satın alma işlemi yapmış olsun olmasın ödeme vadesinde
gerçekleştirilir. Böylece vadeli ve kabul kredili akreditiflerde amir bankanın ödeme
vadesinde yapacağı ödemenin görevli banka tarafından iskonto işlemi yapılıp
yapılmadığına bakılmaksızın ödeme vadesinde gerçekleştirilir.(m. 7/c)
I. Teyit Bankasının, Görevli Bankaya ve Lehtara Karşı Sorumluluğu(m.8)
Bu madde ile teyit bankasının akreditife teyidini eklemesi nedeniyle lehtar ile
yaptığı sözleşmeye girmiş olduğu ödeme taahhüdünün, görevli bankaya karşı olan
43 Durukanoğlu, s. 212.
44 Ekşi/Durukanoğlu, s. 3115.
24
taahhüdünden ayrı ve bağımsız bir taahhüt olduğu ifade edilmiştir 45 .
J. Akreditiflerin ve Değişikliklerin İhbar Edilmesi (m. 9)
UCP 600 ile akreditiflerin açılışları ve sonradan yapılan değişikliklerin lehtara
ihbarı esnasında, ihbar bankası kendi inisiyatifi ile farklı bir bankayı ihbar bankası
olarak seçebileceği ifade edilmiştir 46 .
K. Akreditifte Yapılan Bir Değişikliğin Lehtar Tarafından Belirli Bir
Sürede Kabulüne İlişkin Şart (m. 10)
UCP 600 ile getirilen bir diğer yenilik ise, akreditifin açılışından sonra yapılan
bir değişiklik mesajında, değişikliğin lehtar tarafından belirli bir süre içinde kabul
edildiğinin bildirilmesi öngörülmüş ve bu bildirimin yapılmaması durumunda
akreditifin, değişikliğin kabul edilmiş sayılacağına ilişkin bir şartı taşıyamayacağı
ifade edilmiştir. Ayrıca eğer değişiklik mesajında böyle bir şart yer alırsa, bankaların
bu şartı dikkate almayacağı belirtilmiştir. Ancak şunu belirtmek gerekir ki,
akreditifin ilk açılışında sonradan yapılacak değişikliklerin belirtilen süre içinde
yapılması şart koşulabilir. Çünkü artık o şart akreditifin açılışında belirtildiği için bu
husus akreditifin bir şartı olarak kabul edilecektir 47 .
L. Görevli Bankanın Ödeme Taahhüdüne Girmesi veya Poliçe Kabul
Etmesi Konusunda Yetkilendirilmesi (m. 12)
UCP 600 ile getirilen yeni bir uygulama ise, amir banka açtığı bir akreditif ile bir
bankayı poliçe kabul etmesi veya ödeme taahhüdüne girmesi için yetkilendirmesi
durumunda; o amir banka o görevli bankayı, görevli banka tarafından kabul edilen
bir poliçeyi veya girilen ödeme taahhüdü ile ilgili olarak bir ön ödeme yapılmasını
veya vesaikin satın alınarak karşılığının lehtara ödeneceği konusunda da
otomatikman yetkilendirmiş olacaktır 48 . Yani böylece, daha önce vadeli akreditiflerin
iskonto edilebilmesi için akreditifte bu konuda yetki olması veya daha sonra
iskontodan önce yetki alınması gerekirken, UCP 600 ile vadeli akreditiflerin iskonto
edilebilmesine imkan verildi 49 .
45 Ekşi/Durukanoğlu, s. 3115, Durukanoğlu, s. 192.
46 Durukanoğlu, s. 225.
47 Durukanoğlu, s. 193.
48 Durukanoğlu, s.233.
49 Abdurrahman Özalp, UCP 600’ın Kullanılması ve Akreditif, İstanbul: Türkmen Kitapevi, 2009, s.
200.
25
M. Makul Süre (reasonable time) (m.14/b)
UCP 600 ile görevi çerçevesinde hareket eden bir görevli banka, varsa bir teyit
bankası ve amir bankalardan her biri ibrazın uygunluğunu belirlemek için ibraz
gününü izleyen azami beş banka iş gününe (banking day) sahip olacaktır. Yani UCP
500 ile 7 bankacılık işgünü olarak belirtilen bu süre, UCP 600 ile kısaltılmıştır.
Ayrıca belgelerin incelenmesi için kullanılan süreye ilişkin “makul süre” kavramı
iptal edilmiştir 50 .
N. Ters Düşmeme Prensibi (m. 14/d)
Bir belgedeki veri içeriği, akreditifte veya akreditifte öngörülmüş bulunan bir
veri içeriği ile tıpa tıp aynı olması gerekmez, ancak akreditif, bizzat belgenin kendisi
ve Uluslararası Bankacılık Uygulaması Standartları bağlamında okunduğunda diğer
belgelerdeki datalarla çelişmemelidir. Böylece UCP 500’de öngörülen belgelerin
makul bir özenle incelenmesi ölçüsüne UCP 600’de yer verilmemiştir 51 . Bu şekilde
taraflarca farklı yorumlanan bu husus UCP 600 ve ISBP 681 ile belirli bir standartta
bağlanmaya çalışılmıştır. Bu madde rezervlerin azaltılmasına ilişkin olarak yeni bir
bakış açısı sağlamış ve bu kapsamda “birebir aynılık” yerine “ters düşmeme”
prensibini getirmiştir.
O. Vesaikte ve Akreditifte Belirtilen Adresin Farklı Olması (m 14/j)
Akreditifte belirtilen şirket adresinin, akreditif şartlarında istenilen adres ile aynı
olması gerekmez. Ancak akreditifte belirtilen firmanın ismi ve unvanı aynı olmak
şartıyla Türkiye’deki herhangi bir adresi belirtebilecektir. Diğer yönden, konişmento
üzerinde “alıcı” veya “ihbar tarafı” olarak belirtilmesi istendiğinde, akreditif
şartlarında yer alan şirket isim, unvan ve haberleşme bilgilerinin (telefon, faks vb.)
birebir aynı olması gerekir 52 .
P. Belgelerin Kimler Tarafından Düzenlenebileceğine İlişkin Şart (m. 14/l)
Bir taşıma belgesinin taşımacı, araç sahibi, kaptan veya kiralayandan başka
herhangi bir tarafça düzenlenebileceği hükmü getirilmiştir. Bu hüküm sayesinde
50 Özalp, s. 200.
51 Tekinalp, s. 584.
52 Ekşi/Durukanoğlu, s. 3116.
26
navlun komisyoncuları veya NVOCC (non-vessel operation common carrier) olarak
faaliyet gösteren taşıma firmalarının düzenlediği taşıma belgelerinin de kurallara
uyması şartıyla bankalarca kabul edilebileceği belirtilmiş oldu 53 .
Q. Uygun İbraz (m.15)
UCP 600 ile getirilen yeni bir maddedir. Bu madde de akreditifte istenen
belgelerin “uygun ibrazı” yapıldığında amir banka, teyit bankası ve görevli bankanın
akreditife ilişkin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiği vurgulanmıştır. Aşağıda
sayılacak olan üç şartın bir araya gelmesi ile “uygun ibraz” oluşur 54 .
1. Vesaikin akreditif şartlarına uygun olması,
2. Uygulanabildiği ölçüde UCP kurallarının uygulanması,
3. Uluslararası bankacılık kurallarına uygun olması.
R. Rezervli Vesaik Bildirimi (m.16)
Görevli banka, teyit bankası veya amir banka kendisine ibraz edilen vesaiki
akreditif şartlarına uygun bulmazsa vesaiki reddedebilir. Bu bankalar ibraz edilen
vesaiki incelediklerinde buldukları eksiklikleri (rezervleri) tek bir mesaj ile vesaiki
kendisine ibraz eden tarafa bildirip, vesaiki red ettiğini veya emrine amade tuttuğunu
belirtmelidir. UCP 600 ile bankalarca uygun bulunmayan vesaikin ibraz edene
bildirimi konusunda yukarıda belirtilen iki hususa iki ilave daha yapılmıştır.
Bunlardan birincisi, vesaike ilişkin rezervlerin ithalatçıya bildirildiği ve alınacak
yanıtın beklendiğine ilişkin bildirim, ikincisi, daha önceden alınan talimata göre
hareket edileceğine ilişkin bildirimdir.
S. 1994’te Yayımlanan Durum Notlarının UCP 600 Kapsamına Alınması
Akreditif kapsamında ibraz edilen vesaikin orijinal olup, olmadığı konusunda
yaşanan problemlerin giderilmesi amacıyla 1994 yılında yayımlanan UCP 500
kapsamında olan dört adet durum notu UCP 600 m.17’nin kapsamına alındı ve
durum notları yürürlükten kaldırıldı 55 . Ayrıca ibrazı şart koşulan her bir belgenin en
az bir adet orijinalinin ibraz edilmesi gerektiği belirtildi ve belgenin kendisi orijinal
olmadığını belirtmediği sürece belgeyi düzenleyenin orijinal görünümlü bir imzası,
53 Durukanoğlu, s. 241.
54 Ekşi/Durukanoğlu, s. 3116, Durukanoğlu, s. 194.
55 Durukanoğlu, s. 194.
27
işareti, kaşesi veya etiketi belgenin orijinal olarak işleme alınmasını gerektireceği
vurgulandı 56 .
T. Faturada Belirtilen Döviz Cinsinin Akreditifte Belirtilen ile Aynı Olması
(m. 18)
Bu madde gereğince getirilen yenilikler şunlardır 57 :
1. Faturanın akreditifte belirtilen para cinsi üzerinden düzenlenmesi
gerektiği belirtilmiştir.
2. Faturadaki mal, hizmet veya iş tanımının akreditifte belirtilen tanımla
aynı olması gerektiği vurgulanmıştır. UCP 500’de sadece mal tanımı
ifade edilmişti.
3. Akreditif meblağından fazla bir miktarı içeren faturanın ibraz
edilmesi halinde görevli banka, varsa teyit bankası veya amir banka
tarafından bu faturanın kabul edilebileceği kabul edilmiştir.
U. En Az İki Farklı Taşıma Şeklini Kapsayan Taşıma Belgesi (m. 19)
Bu madde ile iki önemli değişiklik yapılmıştır. Birincisi, belge isminin
“Multimodal Transport Documents” yerine en az iki farklı taşıma aracıyla yapılması
(transport document covering at least two different models of transport) şeklinde
değiştirilmesidir. İkincisi ise, taşıma belgesinin imzalama yönteminin
değiştirilmesidir. Daha önce belge MTO (Multimodal Transport Operator) veya
MTO adına acentası tarafından imzalanırken UCP 600 ile MTO ve acentası
tarafından imzalanamayacağı ve bu nedenle bunlar tarafından imzalanan taşıma
belgelerinin bankalarca kabul edilmeyeceği hükme bağlanmıştır 58 .
V. Konişmento (Bill of Lading) (m. 20)
UCP 500 ile deniz taşımacılığı için düzenlenen taşıma belgeleri deniz veya
okyanus konişmentosu olarak adlandırılmaktayken, UCP 600 ile sadece
“konişmento” olarak ifade edilerek, kavram kargaşalarına son verilmiştir.
56 Ali Polat,”Uluslararası Ticarette Akreditifli Ödemeler ve UCP 600”, İstanbul Ticaret Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, (2008)13, s. 219.
57 Durukanoğlu, s.253.
58 Durukanoğlu, s. 259.
28
Ayrıca, UCP 500’de kaptan adına atılan imzada kaptan isminin belirtilmesi
zorunluluğu varken, UCP 600 ile bu zorunluluk kalktı ve kaptan tarafından atılan
imza “as master/for captan” olarak gösterilmesi gerektiği belirtildi 59 .
W. Hava Yolu Taşıma Belgesi (m. 23)
UCP 500 uygulamasında akreditifte özellikle istendiği durumlar hariç olmak
belge üzerinde ayrıca bir “actual flight date” olması dikkate alınmıyor ve belgenin
“düzenlenme tarihi=issued date” yükleme tarihi olarak esas alınıyordu. UCP 600’de
ise, akreditifte istensin ya da istenmesin taşıma belgesi üzerinde düzenlenme tarihi
dışında bir “actual flight date” bulunması halinde bu kayıt yanında bulunan tarihin
yükleme tarihi olarak dikkate alınacağı belirtilmiştir 60 .
X. Aktarma Tanımındaki Değişiklik (m. 24)
UCP 500 bu madde açısından aktarmayı, farklı taşıma yöntemlerinde bir araçtan
boşaltıp diğer bir araca yükleme olarak tanımlamışken, UCP 600’de bu tanım aynı
taşıma şekline (karayolu taşımacılığı, demiryolu taşımacılığı vb.) göre bir araçtan
boşaltıp diğerine yükleme olarak değiştirilmiştir 61 .
Y. Sigorta Belgesinin Vekil Tarafından da İmzalanabileceği Şartı (m. 28)
Sigorta belgesinin sigorta şirketi, sigortacı adına veya lehine acentanın yanı sıra
vekil (proxy) tarafından da imzalanabileceği belirtildi 62 . Vekil ifadesi, UCP 600 ile
getirilen yeni bir kavramdır.
Z. Mücbir Sebep Hallerine İlave (m. 36)
Bir banka doğal afetler, isyan, ayaklanma, iç karışıklık, savaş hali, terör
eylemleri veya grev veya lokavtlar veya kendi kontrolleri dışındaki diğer nedenlere
bağlı olarak faaliyetinde meydana gelecek kesintiden kaynaklanan sonuçlardan
dolayı hiçbir yükümlülük ve sorumluluk üstlenmez. Terör eylemleri mücbir sebep
hallerine eklenmiştir. Dünyada terör olaylarında meydana gelen artış, terör
eylemlerinin de bu madde kapsamına alınmasına sebep olmuştur 63 .
59 Durukanoğlu, s. 262.
60 D
0216 330 8080